YAZAN: Himmet KAYA
Çekmeköy’de siyaset uzun yıllar boyunca aynı yüzlerle, aynı cümlelerle, aynı hesaplarla döndü durdu.
Sandıklar değişti, başkanlar değişti, belediyelerin tabelaları değişti fakat bazı isimlerin sahneye tutunma ısrarı hiç değişmedi.
Özellikle de Seyfettin Yıldırım’ın bitmek bilmeyen Çekmeköy sevdası…
Seven sever de, insan doğal olarak soruyor: Bu sevdanın kaynağı nedir? Çekmeköy’ün çam kokusu mu? Ormanlık alanlarının serinliği mi? Yoksa bu toprakların sunduğu başka türlü bir “çekim” mi? Bu sorular rahatsız edicidir, farkındayım. Ama bazı siyasetçiler için rahatsızlık asıl gerçeklerle yüzleşmenin başlangıcıdır. Seyfettin Yıldırım’ın yıllardır süren Çekmeköy ısrarı, artık masum bir “hizmet aşkı” olarak anlatılamayacak kadar görünür hâle geldi. Çekmeköy halkı bugün her zamankinden daha bilinçli, daha takipçi ve daha meraklı. Bu merak, 2028’e yaklaştıkça daha da büyüyor.
Başkan Orhan Çerkez ile verilen o meşhur fotoğraf… Birçok kişi için sıradan bir kadraj olabilir. Ama siyasetin tecrübeli kulisleri bilir: Hiçbir fotoğraf tesadüfen verilmez.
O fotoğrafta sağda durmak, sadece fiziksel bir duruş değildir; gelecek planlarının ipucu, niyetlerin gölgesi, adım adım kurulan bir yol haritasının ilk sayfasıdır. İşte tam bu nedenle Çekmeköy halkı soruyor: “Bu yol nereye çıkıyor?” Ve bu sorunun cevabı artık eskisi kadar kolay kaçılabilir bir soru değil.
Çekmeköy’ün ormanları kıymetlidir. Nadir çam ağaçlarıyla kaplıdır.
Ama bazıları için “kıymet” kelimesi, doğanın kendisinde değil; doğanın etrafında dönen hesaplarda ölçülür. Kimseye suç isnat etmiyoruz, fakat halkın gözünde artık şu soru yüksek sesle dolaşıyor: “Bunca yıl Çekmeköy’den vazgeçmeyen birisinin asıl vazgeçemediği şey nedir?” Bu sorunun cevabını saklamak, ertelemek, unutturmak mümkün değil. Çünkü halk artık unutmuyor. Çünkü internet çağında hiçbir şey kapanmıyor.
Çünkü bugün verilen her poz, yarının sorgu belgesine dönüşüyor.
Dahası var. Siyaset tarihinde defalarca gördük: Bazı insanlar bir koltuk uğruna kendi kardeşleriyle bile yollarını ayırabilirler. Eğer insan kendi kan bağını geride bırakabiliyorsa, yanında oturanı, sağ kolu olanı, günü gelince nasıl konumlandıracağını da herkes tahmin edebilir. Bu, tehdit değil; siyasetin acı ama gerçek tablosudur. Ve bugün o tabloyu Çekmeköy çok net görüyor. Siyasette bir kural vardır: “Kiminle yürüdüğün değil, kimlerin arasında kaybolduğun seni ele verir.” Bir kişi, yanında taşıdığı kendini alkışlattığı isimlerin ortalamasıdır. Eğer bu ortalama; yalakalığın, kaypaklığın, günübirlik sadakatlerin ve zübüklüğün elinde yoğruluyorsa, o ortalama, siyasetçinin kendi geleceğine dair en net işarettir. Bugün Çekmeköy’ün asıl sorduğu soru şudur: ”Bu ortalama, bize ne anlatıyor?” Seyfettin Yıldırım’ın 2028’e yürüdüğünü herkes biliyor. Fakat artık herkes şunu da biliyor: 2028 sandığı, önceki hiçbir sandığa benzemeyecek. Bu kez sandık sadece oy değil, bir hesaplaşma, bir yüzleşme, bir hafıza yoklaması olacak. Çekmeköy kimsenin kariyer basamağı değildir. Kimsenin arka bahçesi değildir. Kimsenin kendi planını gerçekleştireceği sessiz bir alan hiç değildir. Siyaseti meslek hâline getirenler için zaman daralıyor. Fotoğraflar tozlu raflara kalkabilir… Ama Çekmeköy’ün hafızası artık hiçbir şeyi kaldırmıyor. Ve belki de gerçekten tedirgin olunması gereken tek şey, Çekmeköy halkının sabrının tükendiği…
Saygılarımla…